04 Şubat 2022 Cuma
Yumurtalık kanseri, tüm kadın kanserleri içinde toplumsal farkındalığı düşük hastalıklardan biri. Her yıl 8 Mayıs Yumurtalık Kanseri Farkındalık Günü nedeniyle sağlığın gündemine yeniden gelen bu hastalıkla ilgili Acıbadem Kayseri Hastanesi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ersin Özaslan, önemli bilgiler verdi. Özaslan, “Yumurtalık, kadınlık hormonu dediğimiz östrojen, progesteron salgılayan, az miktarda androjen salgılayan bir organdır. Yaklaşık ceviz büyüklüğündedir. Türkiye’de yumurtalık kanseri sıklığı Amerika ve Avrupa verilerine göre biraz daha düşüktür. 2020 Türkiye istatistiklerinde yumurtalık kanserinin Türkiye’de görülen vaka sayısı 4 bin 59. Yine ülkemizde tüm kanserler içerisinde 17. sırada, kadınlarda görülen kanserler içerisinde de 7. sırada olan bir kanser türüdür” dedi.
Hastalığın belirtileri hakkında konuşan Doç. Dr. Özaslan, “Belirtilerine bakacak olursak, genelde bu hastalık yüzde 70 oranında 3. evrede yakalanır. Genellikle belirti vermeden ya da verdiği belirtiler başka hastalıklarının belirtilerine de benzediğinden çok dikkate alınmıyor. Bu da kanserin erken evre yakalanma oranını düşürüyor. Çoğu zaman yumurtalıkta başlayan kanser, karın zarına geçtikten sonra yakalanıyor. Sosyoekonomik, sosyokültürel seviyesi ne olursa olsun genelde kadınların yakalanma evresi bu dönemde oluyor. Yumurtalık kanserinin belirtileri genellikle sindirim sistemi problemlerine benziyor. En sık görülen belirti, şişkinlik ve hazımsızlık oluyor. Hastalık biraz daha ilerlediğinde bulantı, kabızlık, karın ağrısı da gelişebiliyor. Daha fazla ilerlerse karın içinde asit dediğimiz sıvı birikmesi oluyor. Yumurtalık kanserinin erken teşhisi için öncelikle yılda bir kez düzenli jinekolojik muayene yapılması gerekiyor. Bu muayene ve ultrason, BT, MR çekimleri erken yakalama şansını artıyor. Belirti verdiğinde ise bunların dikkate alınması çok önemli. Alt karın bölgesinde eğer ağrı varsa biraz daha erken safhada bu hastalığı yakalayabiliriz” ifadelerini kullandı.
Hastalığın genetik olarak da geçtiğini kaydeden Özaslan, “Öncelikle risk faktörü ileri yaş. 60 yaşını geçtikten sonra yumurtalık kanseri riski daha da artıyor. Onun dışında diğer kanserlerde gördüğümüz gibi sigara ve obezite de bu kanser için risk faktörüdür. Doğum yapmamış olmak, emzirmemek, menopoz sonrası östrojen hormonu kullanmak, hatta yapılan çalışmalarda 10 yıldan uzun süre terleme ve pişik için pudra kullanmak da yumurtalık kanseri için bir risk faktörüdür. Yumurtalık kanserinde risk faktörlerinden biri de genetik yatkınlık. Bu kanserlerin yüzde 10’u genetik geçişli. Genetik testlerle tespit edilen BRCA1 ve 2. Eğer bir kadında BRCA mutasyonu varsa, yaklaşık yüzde 50 oranında yaşam boyu over kanseri çıkma ihtimali vardır. BRCA mutasyonu olan kadınlarda 40 yaşından sonra yumurtalık kanseri çıkma ihtimalini artırıyor. Genetik testle tespit edilmese bile ailedeki kanser öyküsü, bu mutasyon ihtimalinin yüksek olduğunu gösterebilir. 45 yaşından önce 1. ve 2. dereceden akrabalarında meme kanseri varsa, anne ve baba tarafında en az 2 kişide meme kanseri ve yumurtalık kanseri varsa kadınlarda genetik risk yükseliyor. Ama bu yalnızca kadınları değil, erkekleri de etkileyen bir genetik risk. Ailede prostat kanseri olması, pankreas kanseri olması BRCA mutasyonu olduğunu düşündürmelidir. Böyle durumlarda mutlaka BRCA testi yaptırılmalarını öneriyoruz. Bu test kandan bakılıyor ve bütün hastanelerde kolaylıkla yapılıyor. Yaklaşık 2 ayda da sonucu çıkıyor ve o sonuca göre de gerekli tedavi planlanabiliyor. BRCA mutasyonu olan kadınlara koruyucu yumurtalık cerrahisi önerilmektedir. BRCA mutasyonu olan kadınlar, doğumunu yaptıktan sonra ya da başka doğum düşünmüyorsa, 40 yaşından sonra yumurtalıklarını koruyucu amaçla aldırmaları uygun olacaktır” şeklinde konuştu.
Yumurtalık kanserinin ana tedavisinin cerrahi olduğunu dile getiren Özaslan, “Tüm kanser ameliyatlarında olduğu gibi, gözle görülen tüm kitleleri tamamen çıkarmak gerekiyor. Bazı hastalarda ise başlangıçta tüm kitleler çıkarılamayacak durumdaysa cerrahi öncesi kemoterapi yapılması gerekebilir. Cerrahi yapamadığımız veya cerrahi sonrası nüks gelişen hastalarda da ana tedavisi ise kemoterapi oluyor. Bunun dışında kemoterapi tedavisi kapsamında tümörü hedefleyen akıllı ilaçlarda da söz etmemiz gerekir. Ayrıca yeni çıkan bir tedavi yöntemi olan immunoterapilerin de son birkaç yıldır bazı yumurtalık kanseri grubunda etkinliği olduğunu görüyoruz. Son olarak genetik olarak BRCA mutasyonu olan hastalara özel kullanılan hedefe yönelik ilaçlar da mevcuttur” diye konuştu.